29 Ocak 2008 Salı

BİZ BUNLARLA GRUR DUYUYORUZ

sevgili ziyaretçilerimiz bu bölümde yüklediğimiz resim ve yazılı bilgilerin tamamı yayladagıradyosu.com ve benzeri wep adreslerinden alıntıdır kendilerine ve emeklerine saygı duyuyoruz kendilerinede sonsuz teşekkürlerimizi sunarız
Ali Yüce, (d. 1928) Türk şair ve araştırmacı.

Konu başlıkları
1 Hayatı
2 Şiirinin Özellikleri
3 Eserleri
3.1 Şiir
3.2 Roman
3.3 İnceleme
4 Ödülleri
5 Kaynakça



Hayatı 1928 yılında Hatay’ın Yayladağ ilçesi Hisarcık köyünde dünyaya gelmiştir. 1951 yılında Düziçi Köy Enstitüsü’nü bitirmiştir. Hatay'ın köy ve ilçelerinde ilkokul öğretmenliği yaparken İngilizce öğrenmiştir. 1961'de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümü sınavlarını dışarıdan vermiş diploma almıştır. Antakya Ticaret Lisesi'nde uzun süre İngilizce dersi vermiş ve eğitim alanındaki hizmetlerine başka bazı liselerde İngilizce öğretmenliği yaparak devam etmiştir.


Şiirinin Özellikleri İlk şiiri 1956’da Yücel dergisinde yayımlanan Yüce'nin daha sonraki şiirleri Yeditepe, Türk Dili, Soyut, Sanat Rehberi dergilerinde çıkmıştır. Yüce, çocuklar için de şiirler yazmıştır.

toplum gerçeklerini etkin bir eğleni anlatımı ve İkinci Yeni tekniği ile veren şairin ilk kitabı Şiirin Dili, Yapısı, İşlevi (1975) Antakya'da verdiği bir konferansın metnidir ve daha çok kendi yazdığı şiirlerin açıklanmasına yöneliktir. Şairin ilk şiirlerinin Edip Cansever etkisinde olduğu ve bu şiirlerde, benzeşme, niteleme, tamlama bolluğu, aşırı soyutlamalar ve dil oyunları, aşırı bir konuşkanlık etkin olduğu gözlenmektedir.

Olgunluk dönemi şiirlerinde ise Metin Eloğlu ve Can Yücel şiirinin etkin olduğu dikkat çekmektedir. Şair bu döneminde sözcüklerin yan yana dizilmesiyle izlenimler yaratma diye tanımlanabilecek bir teknik kullanır. Bu evresinde şair farklı ritimler, konuşma dili ve sesleniş özellikleri kullanarak şiirini geliştirmiştir.

Şair, genellikle yaşadığı çevreyi, toplumsal sorunları yansıtan, yer yer taşlamaya yönelen, yergi ve eleştirinin ağır bastığı toplumcu şiirleriyle tanınır.


Eserleri
Şiir Boyundan Utan Darağacı (1976)
Halk Çağı (1981)
Ortadoğu Şiirleri (1983)
Şiir Sıcağı (1984)
Anamı Arıyorum (1985)
Antakya Çarşıları (1986)
Şiir Tufanı (1989)
Taş Tanrılar (1990)
Asılacak Kitap (1991)
İnsan Tomurcukları (1991)
Yunuslama (1991)
Havalı Meryem (1994)
Sevgim Servetimdir (1997)

Roman Şeytanistan (1976)

İnceleme Şiirin Dili,Yapısı, İşlevi (1975)

Ödülleri 1980 Nevzat Üstün Şiir Ödülü (Halk Çağı ile)
1982 Yeditepe Şiir Armağanı (Halk Çağı ile)
1982 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü (Halk Çağı ile)
1985 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü
1994 Akdeniz Şiir Ödülü (İtalya) Ali YÜCE
Yazarın sistemimizde kayıtlı 6 kitabı var
Düziçi Köy Enstitüsü'nü bitirdi (1951). Hatay köy ve ilçelerinde ilkokul öğretmenliği yaparken İngilizce öğrendi, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü sınavlarını dışardan vererek İngilizce öğretmeni oldu (1961). Antakya Ticaret Lisesi'nde çalıştı, 1977'de emekli oldu : İlk şiirleri, 1956'da Yücel dergilerindedir. Toplum gerçeklerini etkili bir eğleni anlatımı ve İkinci Yeni tekniğiyle veren şairin ilk kitabı Şiirin Dili, Yapısı, İşlevi (1975), Antakya'da verdiği ve orada basılmış bir konferans metni ve kendi şiir anlayışının açıklanışıdır. Sonra Boyundan Utan Darağacı adlı şiir kitabı ve Şeytanistan (1976) romanı çıktı. Halk Çağı (1981) adlı şiir kitabıyla 1980 Nevzat Üstün Şiir Ödülü'nü, 1982 Yeditepe ve 1982 TDK Şiir Ödülleri'ni kazandı. "Olmaca" adlı şiiri ile Palermo Akdeniz Ülkeleri Uluslararası Altın Madalya Şiir Ödülü'nü (1994), Evrensel Kültür Merkezi Emeğe Saygı Ödülü'nü (1996) ve Damar Edebiyat Emek Ödülü'nü aldı (1997). Daha sonra şiirlerini Ortadoğu Şiirleri (1983), Şiir Sıcağı (1984; 1985 Ö.F.Toprak Şiir Ödülü), Antakya Çarşıları (1986), Şiir Tufanı (1989), Taş Tanrılar (1990), Asılacak Kitap (1991), Yunuslama (1991), Havalı Meryem (1994), Sevgim Servetimdir (1997) adlı kitaplarında topladı. : Çocuk kitapları: Anamı Arıyorum (1983), Çocuklar İnsan Tomurcukları (1991), Uzaya Giden Uçurtma (1994). Sonra bir roman daha yayımladı, Siskent (1997).
KUŞATMA
Ben gurbete gidiyorum
Bağlayın yaramı
Uzun bir türküyle
Belki dönerim anacığım
Belki dönmem
Çok başlı dağların ardında
Ayrılığa takılmış ayaklarım

Ben yurdumu özlüyorum
Otumu böceğimi
İnsanımı özlüyorum
Kendi elimle yapıyorum
Birbirinden uzun günleri
Güzellerle kuşatılmış
Dörtbir yanım
Çirkinliğimi özlüyorum

Çok başlı dağların ardında
Gökten altın yağdırıyorlar
Kuşsütü sağıyorlar
Demir ineklerden
Uygarlıkla kuşatılmış
Dörtbir yanım
İlkelliğimi özlüyorum

Gelecğimi yeşertiyor
Tohumun geleceği
Gözlerimle kokluyorum
Cennetteki yapma gülleri
Meleklerle kuşatılmış
Dörtbir yanım
Şeytanımı özlüyorum

Biliyorum
Çıktıkça küçülecek yokuş
Büyüyecek güzel atım
Yürüdükçe çoğalacak ayakları
Çoğalacağım üstünde ben
Düşmemi beklemeyin
Sevgilerle kuşatılmış
Dörtbir yanım

Ali YÜCEKİTAP ULUDUR
Kitap
Anamca ulu
Ekmekce lokma lokma
Suca yudum yudum
Kenarında yitirdim dünyayı
Ortasında buldum

Odundum eğirdi beni
İnsana çevirdi beni
Geceyi onunla yıktım
Kara girdim koynuna
Ak çıktım

Ali YÜCE
Yayladağı eski belediye başkanlarından Yusuf Şerifoğlu yazdığı şiirleri kendi daktilo edip ciltçide ciltle miş.Eserlerinin isimleri şöyle:Aşkın Meyveleri,İmbikten Damlalar,Güz Dönümü.Ayrıca her şiirinin altına bazen kendi uydurduğu bazen de başkalarının sözünü değiştirip,ekleyerek vecize niyetine koymuş Eserlerine. elime geçtiği gibi resimleyip sizlere aktarıyorum.


DEĞERLİ ŞAİRİMİZİ KAYBETTİK SON YOLCULUGUNDAN BİZLERE HATIRALARI

yayladağlı Şair Aşık Abdullah Vefat Etti
YAYLADAĞININ yetiştirdiği önemli şairlerden Yayladağılı Aşık Abdullah İnalöz, geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.
yayladağının yetiştirdiği önemli şairlerden Yayladağılı Aşık Abdullah İnalöz, geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.
73 yaşında vefat eden Aşık Abdullah'ın cenazesi önce Antakya Bağrıyanık Bekir Karabay Camii'ne getirildi.
Cenaze törenine; AK Parti Grup Başkanvekili ve Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, AK Parti Merkez İlçe Başkanı Adem Yeşildal, Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerafettin Canda, merhumun ailesi, yakınları ve çok sayıda seveni katıldı.
Aşık Abdullah İnalöz, Bağrıyanık Bekir Karabay Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Antakya Asri Mezarlığı'nda gözyaşları arasında toprağa verildi


MEHMET ARSLAN YAYLADAĞINI ANLATIYOR
Tarih boyunca olmuş kıtalar odağı Meşhurdur mısır için kurulan otağı Güreşler içinde yeri aba kuşağı Şanın yücedir,yüce olsun YAYLADAĞI Haber bırakmadan geçemez gelen rüzgar Bilinir,Yayladağı her yönüyle uygar Ordu ismiyle tanınır, öyle ce duyar Şanın yücedir, yüce olsun YAYLADAĞI Samimidir her insanı havası gibi Samimidir her davası duygusu gibi Tarihe yazılmış,tarih övgüsü gibi Şanın Yücedir,yüce olsun YAYLADAĞI Mukaddes dava uğruna açlığı bilmez Haksızlık mı;namertlere boyun eğmez Söz konusu haramsa gözleri de görmez Şanın yücedir,yüce olsun YAYLADAĞI Gerçek o ki, Türktür,Türk kalacaktır özü Tebessümle güler tertemiz olan yüzü İşte Sebenoba,onlarca köy ve sözü Şanın yücedir,yüce olsun YAYLADAĞI Yetişti bağrında hep nice kahramanlar Dünyanın dört bir yanına hep dağılanlar Çoktur Yayladağı ilmine sığınanlar Şanın yücedir,yüce olsun YAYLADAĞI Ahlakıyle her türlü zeminde almış nam Hak yolunda hak ve hakikata olmuş ram Kurban olsa da bilmez ne keder, ne de gam Şanın yücedir,yüce olsun YAYLADAĞI 27.01.2007 Sebenoba'dam MehmetARSLAN Havsa Müftüsü/EDİRNE
Yayladağılıca Yayladağılıyı dilinden tanırım ben Sonra mertliğinden… Yarım arap ağzıyla kelimeleri ezişi, büzüşü.. Şivesinin tatlılığından, Ben Yayladağılıyı konuşmasından tanırım… Bir büyücü gibi oynar kelimelerle Dili ne kadar tatlıysa, yüreği o kadar büyüktür. Her Türkçe kelimenin yerine Mutlaka Yayladağılıca vardır. Sen bilirsin yerine ISTIFIL OL ya da ALBİLİ Zavallıya MAATTER, mantar’’a MAYASIL… Kumaya NÖKER, Baklaya PAHALA! . diyorsa YAYLADAĞILIDIR…. Hem de SÜRÜTMELİ… Siyah zeytin’’ e ATTUN, Çamaşır’’a ASBAB Taş söken demire MÜRDÜM, Tembel’’ e ALLEK, Galiba’’ ya ALLEHEM… Çocuk hem yaramaz hem sevimliyse AKKÜRÜT diyorsa, YAYLADAĞILIDIR… Hem de YENİCEKÖYLÜ… Şerbet’’ e AKIT, Tütün kirine AKİR, Salyangoz’’ a MEZZEKE, Patlıcan’’ a BALCAN, Ağız’’ a AVIRT, İncir tatlısına BELBEN, Cinsel gücü arttırıcı ot’’ a ÇAKŞIR diyorsa YAYLADAĞILIDIR… Hem de BEZGELİ… Varil’’ e BERMİL, Tohum’’ a BİDER, Geçen seneye BILDIR, Sert’’ e BERK, Maydonoz’’ a BAKDENİZ, Tek’’ e BES, Tarla arasına yapılan duvar’’ a BAĞLAMA diyorsa YAYLADAĞILIDIR. Hem de YERCİLİ… Cam parçasına CINCIK, Bezelyeye CILBAN Civciv’’ e CÜCÜK, Kavgaya ÇEKİŞ, Sopaya DEHNEK, Teyzeye DİYAZA, Ortada tek başına kalmaya DASDİNGİL diyorsa YAYLADAĞILIDIR… Hem de KARAKÖSELİ.. Gir yerine DIKIL, Yengeç’’ e ELLENGEÇ Nene’’ ye ECİ, Boş araziye FELHAN, Şımarık kıza FİRTİK, Mantar’’ a GÖBELEK Dağın eteğine GEDİK, kaba sabaya GÖBÜT, Selvi ağacının yuvarlak bitkisine HANEKE diyorsa YAYLADAĞILIDIR… Hem de KÖRFELİ… Kötü kıza HÖŞŞÜK, Döküntüye HIŞVA Avluya HÖFKERE, Tahtaravelli’’ ye HÖNGÜLHÖÇ. Hala’’ ya HALTİ veya AMTİ… Ayran aşına SİRESİL Başı sarı olan musluğa HANİFİYE, Şaşırmışsa şayet HAŞŞELER OLA! ... diyorsa YAYLADAĞILIDIR… Hem de ÇAHSINALI… Kovaya HELKE, doğurmamış ineğe HAVLİ Sinirlenmeye HOKLANMAK, Tene’’ ye HABBE Ufak’’ a HAYTİK, Boğaz’’ a HIRTLAK Tamam mı’’ ya HELİMİ, Gömleğe İŞLİK, Çok konuşana ÇENEN ÇEKİLE diyorsa YAYLADAĞILIDIR. Hem de KURPÜCÜKLÜ.. Çökeleğe KESNİK, Uzun don’’ a KÖNÇEK Büyük Pınar’’ a KASTAL, Kemer’’ e KAYIŞ Kavanoz’’ a KATREMBİZ, Bukalemun’’ a KEHKEHİ Allah belanı versin yerine KAHBENDIRI… diyorsa YAYLADAĞILIDIR. Hem de KÖSRELİKLİ… Kediye PİSSİK, Bademe PAYAM. Merdiven’’ e SÜLLÜM, Mantı’’ ya ŞİŞBÖYREK Emekli olmaya TEKAVÜTE AYRILMAK Eşek yavrusuna KÜRRÜŞ, Uzun saça KÜŞŞE Yastığa KIRLENT, susama KÜNCÜ, Batıdan esen rüzgâra KARBİ diyorsa YAYLADAĞILIDIR… Hem de ÖKÜZ DAMLI… Ceviz’’ e KOZ, Kene’’ ye KIRŞAK Kantar’’ a KABBEN, Sincap’’ a KALLİ, Bazen’’ e KEESKERE, Biçimsiz’’ e MEYMENETSİZ Kırmızı mercimek’’ e MAHILTA, Yolçatı’’ na MAFRAK Evlerde karşıdan karşıya uzatılan direğe MÜREBBEEE diyorsa YAYLADAĞILIDIR… Hem de SURMACIKLI… Daha yığınladır, benzer kelime, Hoşça gelir ağır aksak dilime Gurbette bir acı gelir sol yerime Elim böğrümde düşünürüm hep Yayladağı aah! ..Yayladağı.. Kaybettiğim Sevgili… A.KARA 2006 Abdurrahman Kara Emniyet Müdürlüyayladağlı Şair Aşık Abdullah Vefat Etti
YAYLADAĞININ yetiştirdiği önemli şairlerden Yayladağılı Aşık Abdullah İnalöz, geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.
yayladağının yetiştirdiği önemli şairlerden Yayladağılı Aşık Abdullah İnalöz, geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.
73 yaşında vefat eden Aşık Abdullah'ın cenazesi önce Antakya Bağrıyanık Bekir Karabay Camii'ne getirildi.
Cenaze törenine; AK Parti Grup Başkanvekili ve Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, AK Parti Merkez İlçe Başkanı Adem Yeşildal, Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerafettin Canda, merhumun ailesi, yakınları ve çok sayıda seveni katıldı.
Aşık Abdullah İnalöz, Bağrıyanık Bekir Karabay Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Antakya Asri Mezarlığı'nda gözyaşları arasında toprağa verildİ

http://fullmp3indir.blogspot.com/ Full Mp3 indir Albüm indir Son çıkan albümler Mp3 download mp3 indir şarkı indir şarkıcılar şarkı mp3

ŞİMDİLİK ESKİ HABERLERLE VBAŞLIYORUZ AMA GÜNCEL HABERLERİMİZLE HER ZAMAN İLK SİZ HABERDER OLACAKSINIZ YAYLADAGLIYIZ KOYDU SİZDE OKUYUN TABİ BUNLARI


YERSENİZ
BUNLARI BİLİRMİYDİNİZ:(1939- )
Heykeltraş. Hatay’ın Yayladağı İlçesi’nde doğdu. Ortaöğrenimini Antakya Lisesinde tamamladı. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümünde Sadi çalık’ın öğrencisi oldu. 1967’de akademiyi bitirdi. Daha sonra yurt dışı sınavını kazanarak 1970’de İngiltere’ye gitti. Oradan Almanya’ya geçti. Genellikle demir ve taşla figüratif çalışmalar yapan sanatçı, 1966’dan sonra Devlet Resim ve Heykel sergilerine katıldı. Koç Başı (sac ve demir), Geyik Başı (taş), Futbolcular (bakır), Horoz (demir), adlı yapıtları Resim ve Heykel Müzesine alınmıştır.
42 yıldır bitmeyen hasret

Hatay’ın Yayladağı ilçesine bağlı Çandır köyü... İlçeye uzaklığı 15 km. Köyde 50 hanede 289 nüfus var. Bu hanelerden birisinde tek başına yaşayan, tam 113 yaşında Dudu Dağcı nine var.
Dudu Nine evde tek başına yaşıyor, kendi ihtiyaçlarını kendisi görüyor, yemeğini kendisi yapıyor, çamaşırını kendisi yıkıyor. “Allaha şükür kimseye muhtaç değilim ” diyor. Yan tarafında oğlunun evi var. “Oğlum, gelinim bir ihtiyacım olduğunda hemen yardım ediyorlar, ama her işimi Allah’a şükür kendim yapıyorum.’’ diyor. Her kelimesinde Allah’a şükretmeyi de ihmal etmiyor.
Namazlarını hiç aksatmıyor. Sağlığı yerinde ve dimdik ayakta.... Uzun yaşamasının sırrını soruyoruz, “Allah’ın emri ve takdiri ilahi, benim farklı bir bakım yaptığım yok, vaktim gelmemiş oğlum. Ben de normal insanlar gibi yiyip içiyorum, farklı bir şey yaptığım yok.” diyor.
Dudu nineyi ‘uzun yaşamanın sırrı’ gibi merak larımızla daha sıkı sorgulamak istiyor, ağzından ille de bir sağlıklı yaşam önerisi almaya çalışıyoruz; ama aslında görüyoruz ki Dudu niyeyi ayakta ve hayatta tutan sırları değil, acısı, beklentileri, 42 yıl önce kaybolan kızının geri döneceğine ilişkin beklentisi.
Dudu nine kızını 15 yaşlarındayken 1966 yılında ansızın ortadan kaybolmuş. O gün bugündür ninemiz tam 42 yıldır kızını göremiyor. “Çok zor yavrım’ diyor, “Sağ mı, ölümü onu bile bilemiyorum.
Anlattıkça anlaşılıyor ki, pek o kadar da ‘ansızızın’ lık, pek o kadar beklenmedik bir kayboluş değil ‘Emine’nin kaçışı. “Kızımı evlendirdik, 15 yaşındaydı. Evlendikten sonra kocası birkaç defa dövmüş. Bize geldi, ‘Kocam çok dövüyor, beni geri göndermeyin.’ dedi” diye anlatıyor nine. Kızına ‘“ senin kocan, yuvanı yıkma.’ dediğini ve her defasında geri gönderdiğini de ekliyor sonra. ‘Artık ben o eve gitmem.’ dediği bir gün kızını yeniden yuvasını yıkmamaya ikna etmiş Dudu nine. “Peki’ demiş kız, ama eve gitmemiş. Samandağı’nın karşısından denize doğru yürümüş. Komşu köyden bir tanıdık, yanına katmış getirmeşye durmuş: ‘Gel, geri götüreyim seni.’ Fakat onun yanından da kaçmış Dudu ninenin daha 15 yaşındaki evli barklı çocuğu. “O günlerde çok dövündüm, vurundum, okumam yazmam da yok, bir şey yapamadım, oğullarım aradılar ama hiçbir sonuç vermedi. Sonra, Suriye’de ortaya çıktı.”

KIZIMI SON BİR KEZ GÖRMEK İSTİYORUM
Emine’nin Suriye’de göründüğü haberini alan aile fertleri apar topar Yayladağı kaymakamlığına gitmiş. Oğul Ali Dağcı’ya pasaport çıkartılmış, Suriye ‘ye giden Ali Emine’nin Tekelde çalıştığını tespit etmiş. Ama kapıdan çıkmasını beklerken üç-dört adam tarafından derdest edilip Yayladağı sınır kapısına götürülmüş. “Kapıda buna ‘Bu işin peşini bırak’ demişler’ diyor nine. ‘bu işin peşini bırak’ diyen o adama sesleniyor şimdi. Lütfen bize yardımcı olsunlar diyor. Sonra, yetkililere yakarıyor: “Acısı içimde dinmiş gibi görünüyor; ama inceden inceye yüreğimi dağlıyor. Allah’tan ümidimi kesmedim, hâlâ bekliyorum. N’olur siz de yardım edin de son bir kez göreyim yavrumu.’’ diyor.
Dudu nine, 113 yaşında, ‘hasret gücüyle’ ayakta duruyor. “Kızımı bulana ödül verecek gücüm yok, ama minnettar kalırım ve her zaman dua ederim ona.’’ diyor. Biz oradan ayrılırken bizim için de bol bol dua ediyor. Dua ederken yönünü Suriye’ye dönüyor
Kaçak silah operasyonu düzenlendi Kaçak silah operasyonu düzenlendi
Yazı Boyutu : Hatay'ın Yayladağı ilçesinde düzenlenen operasyonda ele geçirilen 325 av tüfeği ile 90 kurusıkı tabanca, incelenmek üzere Adana'ya getirildi.
Edinilen bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri, ilçeye bağlı Uluyol köyünde yaşayan Recep K.'nın evine operasyon düzenledi. Operasyonda yurda kaçak olarak getirildiği tahmin edilen 325 av tüfeği ile 90 kurusıkı tabanca ele geçirildi.
Av tüfeği ve kurusıkı tabancalar incelenmek üzere Adana Emniyet Müdürlüğü Kriminal Laboratuarına getirildi. Silah kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla gözaltına alınan Recep K.'nın sorgulamasının sürdüğü bildirildi.
HATAY YAYLADAGINDA YATILI OKULA GİZLİ KAMERAYATILI OKULA GİZLİ KAMERAHatay’ın Yayladağı İlçesi’nde bir ay önce kaymakamlığa, "Yatılı Bölge Okulu’ndaki kız öğrenciler, kurulan kameralarla izleniyor" diye bir ihbar yapıldı.
Kaymakam Süleyman Çelebi, 170’i kız 405 öğrencinin eğitim gördüğü YİBO’da inceleme yapılması talimatı verdi. Güvenlik kamerası sistemi bulunan okulda yapılan incelemede kameralar sökülerek bağlı olduğu bilgisayara el konuldu. Kaymakam Çelebi’nin isteği üzerine de Milli Eğitim Müdürlüğü soruşturma başlattı. Milli Eğitim müfettişleri, kamera görüntülerini alarak incelemeye başladı. Kaymakam Çelebi, yatakhanelerde dikkat çekmeyecek noktada kamera bulunduğunu, yatakhanede öğrencilerin görüntüsünün kaydedilip kaydedilmediğini bilmediğini, konunun müfettişler tarafından yapılan incelemenin ardından netleşeceğini söyledi.73 KAÇAK YETKİLİLERE TESLİM EDİLDİ..Türkiye-Suriye sınırında yakalanan kaçaklardan 73'ünün Suriyeli yetkililere teslim edildiği bildirildi.
Hatay'ın Yayladağı Kaymakamı Süleyman Çelebi, Öğretmenevi'nde Suriye Arap Cumhuriyeti İdlip kenti Cisr-i Şuur Mıntıka Müdürlüğü heyetini kabul etti. Çelebi, konuk heyetle yasa dışı yollardan Türkiye'ye giriş yapan ve sorun olan kaçakların durumunu görüştüklerini söyledi.
Çelebi,toplantıdan sonra yaptığı açıklamada, değişik tarihlerde 31 grup halinde sınırda yakalanan 179 kişinin sorgularının yapıldığını, Suriye'den
Türkiye'ye yasa dışı yollardan girdikleri belirlenen 73 Somali ve Filistinlinin, Suriye'den gelen heyete teslim edildiğini kaydetti.
Diğer 106 kaçağın Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesinde bulunduğu bildirildi.
HATAYDA 22 KAÇAK DAHA YAKALANDI..Hatay'ın Yayladağı ilçesinde yurda yasa dışı yollardan girdikleri belirlenen 22 kişi yakalandı.
Kışlak Jandarma Karakolu ekipleri, arazi arama-taraması sırasında Görentaş köyü kırsalında, Türkiye'ye yasa dışı yollardan girdikleri belirlenen 22 kişiyi dere yatağında buldu.Yetkililer, 16 Somalili ve 6 Filistinli kaçağın sorgularının ardından adliyeye sevk edildiklerini bildirdi.KAYMAKAM İSTEDİ CEZA KESİLDİ
HATAY’ın Yayladağı Kaymakamı Süleyman Çelebi, kaldırımda oturup gazete okuyan emekli 45 yaşındaki Halil Demirci’ye ‘yaya yolunu işgal ettiği’ gerekçesiyle 58 YTL para cezası kestirdi.
Önceki gün sıcaktan bunalan Milli Eğitim'de hizmetli memur olarak çalışırken ayağındaki sakatlık nedeniyle malulen emekli olan Halil Demirci, Tutlubahçe Mahallesi Atatürk Caddesi’ndeki evinin karşısında, kaldırımdaki çınar ağacının altına sandalye koyup, gölgesinde gazete okumaya başladı. İddiaya göre bir süre sonra 3 çocuk babası Demirci'nin yanına gelen Kaymakam Süleyman Çelebi, “Burada oturamazsın, kaldırımı işgal ediyorsun” dedi. Ardından, polise haber verip, Kabahatler Kanunu’nun 38’inci maddesine göre Demirci’ye 58 YTL para cezası kestirdi. Ceza, polis memurları Mustafa Eser ve Murat Kımırtı tarafından düzenlenen ceza tutanağı ile Demirci’ye tebliğ edildi.
Kaymakamın ayrıca kendisine hakaret ettiğini ileri süren Halil Demirci, cumhuriyet savcılığı’na suç duyurusunda bulunarak, “Böyle düzen mi olur? Türkiye’de ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Ben satıcı değilim, kaldırımı da işgal etmiyordum. Bu keyfi bir uygulamadır” dedi. Kaymakam Çelebi ise cezanın kaldırım işgali nedeniyle kesildiğini söylemekte yetindi.
Kaldırımların işgaline karşı uygulanacak cezayı içeren Kabahatler Kanunu’nun 38’inci maddesinde “Yetkili makamların açık ve yazılı izni olmaksızın meydan, cadde, sokak veya yayaların gelip geçtiği kaldırımları işgal eden veya buralarda mal satışa arz eden, inşaat malzemesi yığan kişiye idari para cezası verilir” deniyor.

http://fullmp3indir.blogspot.com/ Full Mp3 indir Albüm indir Son çıkan albümler Mp3 download mp3 indir şarkı indir şarkıcılar şarkı mp3








26 Ocak 2008 Cumartesi

ARAŞTIRDIKDA KEŞVEDİYORUZ

ARASTIRIYORUZ ÇÜNKÜ BULACAĞIMIZI BİLİYORUZ SON BULDUKLARIMIZDA BUNLAR SİZLERE SUNUYORUZ ÇÜNKÜ BİZ İNZNIYORUZ ÇÜNKÜ BİZ YÜREKTEN SEVİYORUZ ÇÜNKÜ BİZ YAYLADAGLIYIZ
YAYLADAGI HATAY
SEVGİLİ ZAFER TUNTAY KARDEŞİMİZİN HAZIRLAMIS OLDUGU VİDEO KLİBİ SİZ YAYLADAGLILARIN İZLENİMİNE SUNUYORUZ TEBRİKLER İÇİN ZAFER İLETİŞİM www.zqfer.blogspot.com

bir yaylkadaglı abimizin videosu

hatay yayladağı kışlak

kinda salsa (kislak 2007)

şimdilik sizlere ulaştırabıldıklerımız bu kadar saygılarımızla

http://fullmp3indir.blogspot.com/ Full Mp3 indir Albüm indir Son çıkan albümler Mp3 download mp3 indir şarkı indir şarkıcılar şarkı mp3

17 Ocak 2008 Perşembe

YAYLADAGI`NIN EN ÖNEMLİ TARİHİ VE TURİSTLİK ALANLARI


BİLGİLERİ BULDUĞUMUZ YAYLADAGININ RESMİ WEP SİTESİNİN KURUCULARINA SAYIN BELEDİYE BAŞKANIMIZA SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİZİ SUNARIZ

YAYLADAĞI HARİTASI YAYLADAGININ EN ÖNEMLİ TARİHİ VE TURİSTLİK ALANLARI



Kasım Bey Camii ve Köprüsü

300 yıl kadar Arap hakimiyetinde kalan Yayladağı, Bizanslılar tarafından geri alınmıştır. O dönemde Abbasiler, Türk boy ve aşiretlerini buraya yerleştirerek Savcılar aşireti reisi Kasım Bey'i buraya Bey olarak atamıştır.

Kasım Bey, Yayladağı'nı Bizanslılar'dan alıp, Kasım Bey Camisi ve köprüsünü yaptırmıştır. Kasım Bey, yaptırdığı bu eserlerin idaresi için, Kesap, Kozluk, Helgin ve Şakşak gibi yerleri vakfetmiştir. Cami ve köprü 1000 yıllık yaşı ile Yayladağı'nın en önemli tarihi eserlerindendir.



Devrent Mesire Alanı
Devrent, ormanlık bir alan içerisinde bulunan, yeşilin bütün tonlarının hakim olduğu bir yöremizdir. Yayladağı'na 6, gümrük kapısına 1 kilometre mesafededir. Gerek Yayladağlılar gerekse dışarıdan ziyarete gelen bu alanı mesire yeri olarak kullanırlar.

Çimlisaha olarak adlandırılan saha 2000 yılında Yayladağı belediyei tarafından yaptırılmıştır. Aba güreşleri burada yapılır. Güreşin dışında top sahası olarak da kullanılabilir.

Devrent olarak adlandırılan alanda 2 piknik alanı vardır. Ziyaretçilerin su, tuvalet ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemeler yapılmıştır. Mangal yapmak için ocak da mevcuttur. Piknikçilerin üzerinde yemek yiyecekleri masa ve banklar da mevcuttur.




Karamağara - Yuvadibi - Kocalar Kilisesi
İlçemize bağlı Yayıkdamlar köyüne 7 km uzaklıkta olan Karamağara denizden 100 metre yukarıdadır. Mağaranın içi 200 metrekare alana sahiptir. Önden iki giriş vardır ve bir dehliz ileriye doğru uzanmaktadır. Çobanlar ve balıkçılar için iyi bir barına olan mağaranın içerisinde ateş yakındığı için ortaya çıkan is, mağaranın tavanını siyah renge bürümüştür. Bu renkten ötürü mağara Karamağara olarak adlandırılır.

Mağaranın önünde bulunan bir dibek taşı vardır ve bu taşın denizden toplanan tuzların toz haline getirilmesinde kullanıldığı düşünülmektedir.
Mağara çevresi fundalık alanlarla kaplıdır. Deniz suyu o kadar berraktır ki dip rahatlıkla izlenebilir.

Deniz kenarında şifalı olarak bilinen su akar. Bu su medcezirin etkisi ile deniz ile karışır. Cilt, mavsal, idrar yolları hastalıklarına iyi geldiği ifade edilen sudan yararlanmak için yöreye geziler yapılır. Şifalı sudan yararlanmak isteyen kişiler Karamağara'ya giderek 2-3 boyunca sabahları aç karnına bu sudan içer. Bu süre içerisinde de çevrenin güzelliklerinden yararlanılır.

Yuvadibi olarak adlandırılan alan Karamağara'nın hemen altında, deniz kıyısında bir sahildir. Sarp kayalıkların arasında kumsal alanı ile turistik değere sahiptir.

Kocalar kilisesi, Karamağara'nın güney yönündedir, denizden 2 yüz metre yukarıda dik bir yamaçta kurulmuştur. Kurulduğu alan yaklaşık 500 metre2'dir. Yapı büyük oranda tahrip edilmiştir.

Söylentilere göre kiliseden denize doğru uzanan bir tünel bulunur, ancak günümüze ulaşamamıştır. Romalılar ve İyonlular'ın burada yaşadığı söylenmektedir ancak tarihi bir kayıt mevcut değildir.


http://fullmp3indir.blogspot.com/ Full Mp3 indir Albüm indir Son çıkan albümler Mp3 download mp3 indir şarkı indir şarkıcılar şarkı mp3

15 Ocak 2008 Salı

YAYLADAGININ TÜRKÜLERİ


Arkadaşlar nette bulabildiğim ilçemiz türkülerini yayınladım bunu çoğaltmak mümkün biliyorsunuz gönderilerinizi bekliyorum.





Gökte Yıldız Yüz Altmış

Gökte yıldız yüz altmış
Mevlam neler yaratmış
Anasını güzel soydan
Kızını huri melek yaratmış

Gökte yıldız ellidir
Ellisi de bellidir
Küçükten yar sevenin
Gözlerinden bellidir

Gökte yıldız sayılmaz
Çiğ yumurta soyulmaz
Yari güzel olanın
Yüreğinde yağ olmaz

Ahmet Tekelioğlu
Yayladağı


---------------------------------------------------------------------------

Dahneği Alır Davarları Güderim

Daha senden gayrı aşık mı yoktur
Nedir bu telaşın hay deli gönül
Hele bir düşünsen fani dünyayı
Neler geldi geçti say deli gönül

Baktım iki kişi mezar eşiyor
Gam kasavet dalgalanıp aşıyor
Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor
Topraklar başına vay deli gönül

Mevlam kanat vermiş uçamıyorsun
Bu nefsin elinden kaçamıyorsun
Neden bu dünyadan geçemiyorsun
Di gönül rüyaya doy deli gönül

Günde bin kez duman çöker serime
Elim yetmez gidem kısb-i karıma
Kendi bildiğine doğrudur deme
Var iki kamile uy deli gönül

Birgün bindirirler ölüm atına
Yarın iletirler hakkın katına
Topraklar susamış adam etine
Hep ağzını açmış hey deli gönül

Bu fani dünyadan umudunu üz
İnanmazsan var kitaba yüz be yüz
Hanm kabristandır malım bir top bez
Daha duymadıysan duy deli gönül

Bu nefsin elinden kaçamıyorsun
Mevlam kanat vermiş uçamıyorsun
Ruhsati dünyadan geçemiyorsun
Topraklar başına vay deli gönül

Ahmet Öztürk
-----------------------------------------------------

Üğü Kuşu

Sarp derede senin yuvan
Dere deppe olmuş ovan
Ben de getsem beni govan
Yalınızlığa alışıksın

Senin kimi olsa sesim
Bayaz olmaz gara fesim
Okunmaz senin dersin
Gel benimkini okuyalım

Senin de benim kimi yoktur eşin
Bırakılmaz benim peşim
Gözlerimden akar yaşım
Gel barabar ağlayalım

Hakkı Keleş
------------------------------------------------------



Aman Ana Canım Ana

Aman ana canım ana
Süt verdin kana kana
Sen de çok yakındın bana
Ana hakkın halal eyle

Dokuz ay kında daşıdın
Ağlayınca ulaşırdın
Ah deyince şaşırırdın
Ana hakkın halal eyle

Kucağından indirmezdin
Kimseye şikat etmezdin
Ben yatmadan sen yatmazdın
Ana hakkın halal eyle

Gece uykudan kalkardın
Hasta mı diye bakardın
Altımı temiz yapardın
Ana hakkın halal eyle

Sıkı beşiğe bağlardın
Neni söyleyip ağlardın
Her zorluğa katlanırdın
Ana hakkın halal eyle

Taha Sönmez

----------------------------------------------------------------------

Birinci Destanım Dehşetli Yazar

Birinci destanım dehşetli yazar
Okuyan efendinin bağrını ezer
Dilerim askerler almasın nazar
Bir parça da gönül ister sılayı

Gurbetin bir yılı iki senedir
Yollara bakan da nazlı anadır
Ezelden yazılmış kader böyledir
Merhaba diyerek isterim sılayı

Bir dahı kavuşmak acep ne zaman
Çıkıyo ağzımdan aşk ile duman
Kavuştur sılaya hıdır eleman
Yarabbi tezce gönder göster sılayı

Ey mektup sen sılaya varınca
Sevgili anamı vusul bulunca
Heni ye de benim oğlum deyince
Benden selam söyle anama mektup

Ahmet Öztürk

--------------------------------------------------------------

Hastahananın Yuka Döşşeği

Hastahananın yuka döşşeği
Koklamadık gülü çiçeği
Dohtur olmuş Nahat Çömleği
O da geydirdi bize gannı gömleği

Dövlet guşu gonsa başıma
Padışah olsam getmez hoşuma
Zehir gattılar aşıma
Neler geldi garip başıma

Yanı başımda aldın canını
İstemez oldum dünya malını
Gelin gomşular görün halımı
Gara günüm bura ulaştı

Yanı başımdan aldın eşimi
Hiç de bırakmadın peşimi
Gözlerimden gurutmadın yaşımı
Var mıydı bana düşmancılığın

Hakkı Keleş
----------------------------------------------------------

Hoca Olur Elim Kolum Bağlarım

Hoca olur elim kolum bağlarım
Çok gün olur bu halime ağlarım
Bazı bazı coşar taşar çağlarım
Bilmem ilk baharın seli miyim ben

Gah derim yeter ey belalı başım
Hemen gördüğüme çatarım kaşım
Gah inlerim akıdırım göz yaşım
Abdalın sazını teli miyim ben

Gah bana kör ol dese az olur
Hoşa gider bu bir cilve naz olur
Gah sivrisinek davulbaz olur
Derim yoksa acep veli miyim ben

Kamil Sarıateş
----------------------------------------------------------------

Meyus Olma Kel Deyenin Sözüne

Meyus olma kel deyenin sözüne
Boz duman çökmüştür onun gözüne
Tanımamış yokuşuna düzüne
İnciyi, mercanı bir taş sanmıştır

Diline geleni sallayıp atmış
Cebelakra diye bir hüner satmış
Bilmemiş kadrini ne tadın tatmış
Aç gibi gördüğün bir aş sanmıştır

Meşhur misal mızrak sığmaz çuvala
Ne denir mi dilli düdük kavala
İsmini kel diye koyan budala
Vurduğu darbeyi yavaş sanmıştır

Kamil Sarıateş


------------------------------------------------------------

Sözlerin Andırır Oğul Balını

Sözlerin andırır oğul balını
Gel karşıma sen salını salını
Islak gözlerimin bil ahvalını
Bildim anı iki gözlü çay dedi

Dedim sen oldukça karşımda yırak
Artıyor bendeki derd-i iftirak
Kulağını ver döşüme dinle bak
Yar dinledi çalınıyor nay dedi

Birgün gördüm o gözleri karayı
Aman dedim bul derdime çarayı
Dedim kaçtır say sinemde yarayı
Acısını sen çekersin say dedi

Mağrurlanır baş kaldırır yörürsün
Beni aşkın ateşiyle sürürsün
Birgün zulmün cezasını görürsün
Eyvah bunu bilmiyordum vay dedi

Kamil Sarıateş
--------------------------------------------------------

Tiryaki Destanı

Bir söz geldi şimdi benim dilime
Bak şu tiryakinin haline
Sigarayı yakmış almış eline
Ekmek bile yemez buna şaşarım

Türkiye`de büyük ikram sigara
Tütünü bitince kalır avara
Ceketi pantolonu asar duvara
Öksürür sabaha kadar buna şaşarım

Tütünü bitti diye ediyor merak
Tabaka kağıdı varsa sigara sarak
Çocuklar geziyor ayaklar çırılçıplak
Ayakkabı almaz buna şaşarım

Tütünü bitti diye dışarı çıkar
Çokluğu küs de bundan çıkar
Tütün içenin hem ağzı kokar
Ağzı da kokulu buna şaşarım

Taha Sönmez

YAYLADAĞI İLÇESİ GENEL BİLGİLER

Yayladağı İlçesiGenel Bilgiler
26/4/2006 ·

YAYLADAĞI



İlçenin Tarihçesi:

İlçe merkezinin 9. ve 10. yy’da kurulduğu sanılmaktadır. Avar Türkleri’nden Savcılar Boyunun başı Kasım Bey bu toprakları Bizans’tan alıp bir cami ile okul yaptırmıştır. Kasım Bey Cami bugüne kadar ulaşmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilçeye Ordu-Muradiye isimleri verilmiştir. Yavuz Sultan Selim döneminde bu bölgeye Türkleri yerleştirmiştir. Yavuz Sultan Selim Mısır Seferi dönüşünde burada ordusu ile birlikte konakladığı için buraya “ordu” denilmiştir.

1918’de İngilizler, daha sonra Fransızlar tarafından işgal edilen Hatay, 1938’de Bağımsız Hatay Cumhuriyeti’ne kavuştu. 1940’da adı “Ordu” ile karıştığı için “Yayladağı” olarak adı değiştirildi. Bu adı “Yayladağı” isimli dağından almıştır. Hatay’ın kurtuluş günü olan 23 Temmuz’u Yayladağı’da kurtuluş günü olarak kutlar.



İlçenin Konumu:

Yayladağı ilçesi Hatay’ın güneyine düşmektedir. İlçenin doğusunda Türkiye-Suriye sınırı bulunur. Kuzeybatıda Samandağı, kuzeyde Antakya ile komşudur. Alanı 366 km²’ dir. denizden yüksekliği ise 450 m’dir.

İlçenin Nüfusu:

İlçenin merkez nüfusu 6432’dir. köyleri ile beraber 26.432 kişidir.

İlçenin İdari Durumu:

Yayladağı İlçesi’nin iki bucağı vardır. Bunlar Kışlak ve Yeditepe’dir. 30 tane köyü vardır. Kışlak Bucağı ilçeye 18 km uzaklıktadır. Yeditepe Bucağı ise ilçeye 11 km uzaklıktadır.

İlçenin merkezinde üç tane mahalle vardır.

Güneyde Çamaltı Mahallesi

Kuzeybatıda Dutlubahçe Mahallesi

Kuzeydoğuda Kurtuluş Mahallesi



İlçenin Köyleri Aşağıpulluyazı 13 km Kulaç 11 km
Arslanyazı 20 km Gözlekçiler 15 km
Ayışığı 19 km Şakşak 23 km
Çabala 5 km Olgunlar 22 km
Çakıkköy 19 km Topraktutan 19 km
Denizgören 17 km Sebenoba 19 km
Güveççi 10 km Hisarcık 26 km
Görentaş 15 km Sürütme 23 km
Eğerci 7 km Yalaz 11 km
Kızılçat 8 km Yeditepe 11 km
Leylekli 9 km Yeniceköy 22 km
Kışlak 18 km Karacurun 14 km
Üçırmak 49 km Yayıkdamlar 15 km
Karaköse 17 km Uluyol 16 km
Sungur 21 km



İlçenin İklimi:

İlçede Akdeniz İklimi görülmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar yağışlı ve ılıktır. Bölge yüksek ve dağlık olduğu için kar yağışı görülür. Hatay’ın diğer ilçelerine göre daha serindir.

İlçenin Bitki Örtüsü:

Genelde çam, sandal e meşe ağaçlarından oluşan ormanlar yer kaplar. Ormanların olmadığı yerlerde makiler hakim durumdadır. Defne, zakkum, sumak, keçiboynuzu, kızılcık, atlas çiçeği ve mor menekşeler bulunur.



İlçede Tarım:

İlçede bulunan arazinin 96.510 dekarı tarım alanı geri kalanı kayalık ve ormanlıktır. Ekilen alanda 15 bin dekar zeytin, 15 bin dekar sebze, 42 bin dekar hububat, 9 dekar meyve, 8 dekar tütün, 5 dekar baklagiller ve 250 dekar bağ bulunur.

İlçe arazisi dağlık ve verimsiz olduğu için modern tarım gelişmemiştir. Tarım araçlarından en çok karasaban kullanılır. Pulluk ve traktör sayısı azdır. Sulu tarım gelişmemiştir. Kaynak çevrelerinde meyve ve sebzeler genellikle yer kaplar.

Arazi dağlık ve kıraç olduğundan verim düşüktür. Hububat verimi de düşüktür. Genelde gelir kaynağı tütün, defne yağı, zeytin ve meyvedir.

İlçenin Aldığı ve Sattığı Ürünler:

Tütün, zeytin, zeytin yağı, ceviz, defne yağı, peynir, tereyağı, deri ve incir satar. Buna karşılık ev ve giyim eşyaları,hububat,hazır yiyecek maddeleri satın alır.

Beslenme:

Bulgur, tarhana, et, mercimek, fasulye, peynir, süt, yoğurt, çökelek, sebze ve meyve tüketilir.

Hayvancılık:

En çok keçi beslenir. Daha sonra sığır gelir. Koyun az da olsa beslenir. Kümes hayvanı ve binek hayvanları da beslenir.

İlçede Sağlık Durumu:

İlçede sağlığı tehdit edici bulaşıcı hastalık yoktuk. İlçe merkezinde bir tane sağlık ocağı, hükümet tabipliği, kışlak ve Karaköse ‘de de birer tane sağlık ocağı bulunur. Yine ilçe merkezinde bir diş polikliniği ve iki eczane vardır.

İlçede Eğitim Durumu:

Merkezde bir Yatılı İlköğretim Bölge Okulu, 3 ilköğretim Okulu, 2 Lise, Kız Meslek Lisesi ve Halk Eğitim kursları vardır.

Okullar

Atatürk İlköğretim Okulu

Mehmet Akif İlköğretim Okulu

Yavuz Selim İlköğretim Okulu

Yatılı İlköğretim Bölge Okulu

Yayladağı Lisesi

İmam Hatip Lisesi

Kız Meslek Lisesi



Okuma oranı düşüktür. Okulsuz köy olmayıp, okullardaki öğretmen eksikliği vekil öğretmenlerle giderilmektedir.



Engebeler:

Yayladağı İlçesi bütünüyle dağlık bir araziden oluşur. İlçenin doğusunda Yayladağı, batıda Kel dağı, güneyde Salcan Dağı, kuzeyde Ziyaret Dağı bulunur. Araplar Dağı, Ayvacık Dağı, Oğlakçı ve Mezere Yaylaları bulunmaktadır. Dağlar arasında vadiler ve küçük düzlükler yer alır. Akdeniz kıyıları kayalık ve diktir. İlçenin en yüksek dağı Keldağı’dır (1739).



Akarsular

En önemli akarsuyu Kureyşi Deresi’dir. Suriye topraklarına geçip Akdeniz’e dökülür. İlçe merkezinde içme suyu Karapınar ve Gökmeryem kaynaklarından sağlanır.



Ulaşım:

Uluslar arası E-5 yolu Yayladağı’ndan geçer. Türkiye- Suriye kapısına 5 km uzaklıktadır. Antakya’ya 51 km uzaklıktadır.



Yaşayış ve Geçim Kaynakları:

Geçim kaynağı tarımdır. Az da olsa küçük esnaflık, çanak-çömlek yapımcılığı ve testicilik yapılır. Merkezde 150 kişinin çalıştığı tütün işletme evi bulunmaktadır. Dışarıya göç veren bir ilçedir. Özellikle hasat döneminde Amik ve Çukurova’ya pamuk işçisi olarak giden fazladır.



Tarihi Eserler:

Merkezde 1000 yıllık Kasım Bey Camii, 500 yıllık Hacı Hüseyin Camii, Romalılardan kalma birde köprü vardır. Kel Dağı’nda Barlahan Kilisesi, Ayışığı Köyü’nde Kızlar Sarayı ve Çabala Köyü’nde de bir kilise vardır.



Turizm:

Tarihi eserlerin tanıtımı iyi yapılamadığından turizm gelişmemiştir. Turistler sınır kapısından geçmek için gelirler.

GEÇEN AYLARDA BASINDA YAYLADAGI





Şoray Uzun Yolda ekibi bu hafta Hatay Yayladağı’ndan renkli görüntüleri ekrana taşıyacak.

Ağza yapışmayan lokum, teke sütünden yemek, defne sabunun yapılışı Şoray Uzun’un gözlemleriyle ekrana gelecek. Deniz manzaralı tarlaları sabanla sürenlere eşlik eden Şoray, ağaçtan ve boynuzdan sepet ören amcanın yaptıklarını hayranlıkla izledi. Yemekleriyle, sohbetleriyle keyifli bir Hatay gezisi Kanal 7 ekranlarında.
Teke sütü olur mu? Şoray Uzun Hatay seyahatinde yöresel yemeklerin yapılışlarını araştırırken, teke sütünden yapılan ‘tekeleme’ adlı ilginç bir yemekle karşılaştı. Yemeği hazırlayan Şükrü Karakoyun, tekeden sağdığını iddia ettiği sütün içine, Hatay’da yetişen bir ağacın dallarını katarak yaptığı yemeği anlatıyor. İlginç yemek ve ‘Tekenin sütü olur mu?’ sorusunun cevabı Şoray Uzun Yolda’da.
Hatay’ın Yayladağı ilçesinde yapılan lokum rakipsiz. Ağza yapışmayan lokumu test eden Şoray, meşhur lokumu yapmaya çalıştı. Lokum yapan, şeker eleyen Şoray’ın, lokumla ilgili görüşleri bu hafta ekrana gelecek.
Türkiye’nin en güney ucu Hatay’da deniz manzaralı paha biçilemeyen tarlalarında, öküzlerle, sabanlarla tarla sürenlere yardım eden Şoray pek başarılı olamadı. Tarlada çalışanlarla birlikte yemek yiyip, susuzluğunu eşekle mataralarda su taşıyanların getirdiği suyla gideren Şoray’ın ilginç anları Şoray Uzun Yolda’da.
Şoray acı gerçekle Hatay’da karşılaştı. Sohbet ettiği teyze Şoray’a ‘sen kelsin sana saç ektirelim’ deyince büyük bir şok yaşandı. Şoray’ın acı gerçekle karşılaştığı an ve eğlenceli bir sohbet Şoray Uzun Yolda’da.
Defne sabunun yapılışı, ağaçtan ve boynuzdan sepet örmenin teknikleri, Yayladağı kızlarının çeyizleri, Emine teyzeden Hatay yemekleri, keyifli sohbetler Şoray Uzun Yolda farkıyla Kanal 7 ekranlarında.

*****

Hayatın farklı renkleri, ilginç insan manzaraları Şoray Uzun’un esprili sunumuyla ekrana geliyor. Buluşlarıyla, özel yetenekleriyle Türkiye’nin ilginç insanları Şoray’la Uzun Yolda buluşuyor! Kanal 7’nin sevilen sunucusu Şoray Uzun’un sunduğu program, her hafta değişik bölgelerden farklı renkleri, ilginç hikayeleri ekrana taşıyor. Türkiye’nin dört bir yanından insan manzaralarını ve ilginç yaşam hikayelerini ekrana getiren program izleyenleri Anadolu’yu bir uçtan bir uca seyahate çıkarıyor.

BİZ YAYLADAGLIYIZ YAYLADAĞI İÇİN ÇALIŞIYORUZ( BU BÖLÜMDE YAYINLANAN BİLGİLERİN TAMAMI http://www.yayladagiradyosu.com ADRESİNDEN ALINTID

SİZLERE DAHA GÜZEL BİR YAYLADAGLIYIZ SUNABİLMEK İÇİN BU ALINTILARI YAPMIŞ BULUNUYORUZ VE http://www.yayladagiradyosu.com YÖNETİMİNE TEŞEKKÜRLERİMİZİ SUNARIZ


İLÇEME SESLENİŞ

Hatay'ın şirin ilçesi
Taa..Eskidir tarihçesi
Ormanı,dağı.bahçesi.
Güzeldir Yayladağı'mın.

Suriye var sınırında
Çam ormanı dört bir yanda,
Yurdumun en güneyinde,
Konumu Yayladağı'mın.

Orda piknik cana değer,
Çam havası şifa eder,
Gamlı gelenler şen gider,
Devrent'te Yayladağı'mın.

Yalan bilmez doğru söyler,
Büyüğünü sayar sever,
Ahbaplığı ömre bedel,
İnsanı Yayladağı'mın.

Tütün eker, kırar dizer,
Orak ile ekin biçer,
Ormanında kesim keser,
Reçberi Yayladağı'mın

Oruk şişbörek köftesi,
Tandırda fıtır ekmeği,
Lokum ,sebzevemeyvesi,
Lezizdir,Yayladağımın,

Düğünü davul zurnalı,
Deli arap çifte telli,
Başı çeker el mendili,
Seymeni Yayladağı'mın.

Köyünde mersah kurulur,
Davullar güm güm vurulur,
Aba giyer meydan alır,
Yiğidi Yayladağımın.

Yusuf AÇAZ'ım böyle der,
Bir söylerse birde dinler,
Mızrap elde teller inler,
Sazında Yayladağı'mın.

YUSUF AÇAZ
Söyleştiler

Boz Azime'nin oğlu
Selim Çavuş ile
Kör Nuru'nun oğlu Al'efendi
Söyleştiler

Dedim ya gene derim
Bizim Asarcık var ya Al'efendi
Bizim bu deyyus köyü var ya
Vallah billah adam olmaz
İtler köpekler olur da
Bizim köy olmaz Al'efendi
Dinime imanıma talağıma
Avradım benden boş olsun
Yalan yanım yere gelsin
Bizim köy adam olmaz Al'efendi

Adam ta Angara'dan kalkıp
Büyük başınnan ayağımıza gelmiş
Böyle mi değil mi Al'efendi
Yüzünden nur damlıyo şıp şıp
Ağzından bal akıyor konuşurken
Nohut gibi dane dane olup sesi
Beynimize giryo Al'efendi
Ah ki bizim köyde beyin nerde
Bir kulağımızdan girip
Ötekinden çıkıyo dedikleri
Böyle mi değil mi Al'efendi

Adam ne dedi bak Al'efendi
Kardaşlarım dindaşlarım
Verin kolunuzdan kopanı
Tanrı veren kullarını sever
Şeker gibi söz Al'efendi
Ah ki bizim köyün adamı ham
Toplana toplana ne toplandı
Üç bin lira para bir kamyon kavak
Yüzüm yere düştü utancımdan
Dinime imanıma talağıma
Bizim köy adam olmaz

Ne gülüyon Al'efendi
Bir çürüklük mü var sözlerimde
Haydi be Kör Nuru'nun oğlu
Gavır Ali sen de
4Yolkesen

İzmir'e gittiniz mi hiç
Turgutlu'dan geçerken
Çiçekler yolunuzu kesti mi
Göz göze geldiniz mi doğayla
Başınızda kavak yelleri esti mi
Saç sakal ağardıktan sonra

İzmir'e gittiniz mi hiç
Salihli'den geçerken
Bağlar yolunuzu kesti mi
Asma gibi kızlarla
Kız gibi asmalar
Halay çekerken kol kola
Annelerinden izin alıp
Katıldınız mı aralarına

İzmir'e gittinizse eğer
Aylardan mayıs olmalı
Günlerden Gökova
Dargındınız küskündünüz
Barıştınız mı doğayla
Şiir yolunuzu kesti mi
Kuruyan ağzınızı dayayıp
İçtiniz mi kana kana

Ben İzmir'e giderken
Akdeniz'e selam götürdüm
Bir gelinlik kızı gözlerinden
Çürük bir davul patladı kulağıma
Yarım kaldı halk düğünüm
Ben Asarcıklı çoban
Ağzımı keçiler yedi
Ne darıldım ne gücendim
Bir delik daha deldim kavalıma

Dünya dedikleri yuvarlak kitap
Işıklarınız sönmeden
Kaç sayfa okuyabildiniz
Sevgi dediğimiz solmaz bir kumaş
İpliğiniz tükenmeden
Kaç metre dokuyabildiniz
Giydiniz mi doya doya
ALİ YÜCE

YAYLADAĞI
Hepsi aynı soydan ama,
Hayret edersin bana
Sadece bir görün bana,
Köyünü söyleyeyim sana....

Yan yatık,dirseği yırtık
TUMAMA'lımısın
Bakır taşlı,kirli fesli
KARAKÖSE'limisin
Avradı azgın,erkeği mazlum
KÖRFE'limisin
Eli silahlı beli bıçaklı
ÇAKI'lımısın
Hepsi gerici birisi ilerici
KERER'limisin
Bir ay dua eder 11 ay hanek eder
K.BOĞAZ'lımısın
Küfürü sayılmaz rakısız düğün olmaz
GÖZLÜCE'limisin
Asıra uymaz tomana sığmaz
URFAYIL'lımısın
Namazı çok dini yok
BEZGE'limisin
Denize bakar avradı sakar
MÜRSELEK'limisin
Devirmesi çoktur iyi geçimi yoktur
ÇANDIR'lımısın
Taşları mermer aslını inkar eder
DUSTURU'lumusun
Tütünü meşhur kıçını kaşır
EĞERCİ'limisin
Camisi büyük cemaati küçük
KARACAAHMET'limisin
Lafıma kızma aptaldan bozma
KÜRPÜÇÜK'lümüsün
Gitmeyin sakın selası yakın
KARACURUN'lumusun
Silahı duvarda avradı hovarda
SÜRÜTME'limisin
Lahana yeri birçoğu deli
HAMAM'lımısın
Karnı toktur yalanı çoktur
LOBAS'lımısın
Havası serin tavası derin
NİŞRİN'limisin
Gece kumarda gündüz hovarda
TİNZİRİ!limisin
Dayanamaz sıcağa erken girer kucağa
BEYSUN'lumusun
İneği çok danası yok
HANSUMA'lımısın
Kabağı çok yiyeni yok
KANDIL'lımısın
Tüccarı çok parası yok
KIŞLAK'lımısın
Hendekten atlatan kurbağa çatlatan
ASARCIK'lımısın
Çökeleği kurtlu şalvarı çatlı
ŞAKŞAK'lımısın
Kızları 15'te karısı dört eşte
CİNDAL'lımısın
Bahçesi bülbüllü kendisi üç dilli
HAYNI'lımısın
Buğdayı satıp arpayı yiyen
MARSI'lımısın
Tandırı kuran hükümeti yıkan
SALKIYA'lımısın
Suyu çok ekmeği yok
ÇAKSINI'lımısın
Davası çoktur avukatı yoktur
BOZLU'lumusun
Odası yok ağası çok
SOFULAR'lımısın
Ayağı edikli beli düdüklü
OKÇULAR'lımısın
Bunlardan sadece birindenmisin öylese
YAYLADAĞI'LISIN
KUL ÖĞRETİ[/i]


BULGUR PİLAVI

Taze üzüm uçtu gitti havaya
Elma firar etti gelmez bölüğe
Nohut hakem olmuş bakmaz duaya
Acemiyi yakar bulgur pilavı

Soğan katip olmuş kalem elinde
Havuç izbandut olmuş asker peşinde
Mercimek çavuş olmuş aylık izinde
Acemiyi yakar bulgur pilavı

Patilican kalk borusu çalıyor
Ispanak tüfeği emniyete alıyor
Fasulye askeri cephaneye çağırıyor
Aceminin dostu bulgur pilavı

Helva masada yer bulamadı
Hoşaf kursa gitti kazanamadı
Pirinç hamama gitti yıkanamadı
Aceminin arkadaşı bulgur pilavı


Havasıyla suyuyla,
Kızlarının huyuyla,
Kıvrım kıvrım yoluyla,
BöyledirYayladağı.

Cebel akra dağıyla,
Seyrek olan bağıyla,
Keçisinin yağıyla,
Başkasın Yayladağı.

Kastalı şırıl şırıl,
Çok çalış harıl harıl,
Gitme buraya Sarıl,
Sahipsiz Yayladağı.

Tıpkıyla kuşlar tutan,
Her mevsim çokça yatan,
Çaşırlı peynir satan,
Bir yerdir Yayladağı.

Her zaman garip oldun,
Vaktinden önce soldun,
Yavuz selime yoldun,
Ömürsün Yayladağı.

Yinede çok sevenin,
Bayramlarda gelenin,
Zerresi yok hilenin,
Dürüstsün Yayladağı.

Gül değil dikeni çok,
İnsanı aç gönlü tok,
Başka Kadir oktay çok,
Sahipsiz Yayladağı.

Kadir OKTAY


Aşık Abdullah İnalöz

Fransız işgal yıllarında, 1936'da Yayladağı'na bağlı Hansuma (Kulaç) köyünde doğan aşığın babasının adı Sabri, annesinin adı Ayşe'dir.

İlkokul 3'e kadar kendi köyünde okuyan, 4. ve 5. sınıfları Yayladağı'nda tamamlayan şair, askerlik dönemine kadar köyünde çobanlık ve çiftçilikle uğraşır. Başkalarının yanında “tutma” olarak çalışır.

Dedesi Mehmet Faki, köyünün imamı olup sesi çok güzelmiş ve yanık sesiyle kasideler okurmuş. Babası ve kardeşlerinin de seslerinin güzel oluşu, genetik özellikleri bakımından ailesinin, şiir ve müziğe eğiliminin bulunduğunu gösteren aşığın, kendi çocukları da müzikle ilgiliymiş.

Köyde yaşadığı yıllarda köyünün yiğitbaşısı ve bayraktarı olarak sevilen kişisidir aşık. Onsuz düğünler kurulmaz, türküleri ve destanlarıyla, aba güreşiyle düğünlerin aranan seğmeni olmuş. Ancak 1958'de askerden gelip amcasının kızı Saniye ile evlendikten sonra, yaşamına yeni bir yön çizmek için diyar diyar dolaşmaya başlar. Gürül gürül çoşup gelen sesi ve halk şiirinin değişik türlerinde yazdığı şiirlerle kısa sürede çevrede tanınan Abdullah İnalöz, özellikle destanlarıyla halkı etkilemeye başlar. Boynunda teybi, elinde destanları il il, ilçe ilçe dolaşan şairin ilk eşinden 3, ikinci eşinden 4 olmak üzere 7 çocuğu olur. Bu çocukları aşıklıklarıyla besleyemeyeceğini anlayınca, bir işe girmek için boğuşmaya başlar. Şiirinin de gücüyle etkilediği Hatay Valisinin devreye girmesiyle 1967'de Sağlık Okulu'na işçi olarak girer. Burada, Antakya Doğum Hastanesi'nde, Halk Sağlığı Laboratuvarı'nda uzun yıllır çalıştıktan sonra 1993'te emekliye ayrılır.

Aşık Veysel, Ali Ercan, Ceyhanlı Aşık Ferrahi başta olmak üzere Hataylı halk şairleriyle de diyalogları olan aşık, Kumlulu Aşık Mehmet Sönmez'le de düşüp kalkmıştır. Demirköprü güzergahındaki Bözhöyük köyünde düzenlenen aşıklar yarışmasına katılarak bronz madalyayı dönemin Valisi Turan Şenel'den alan şair, yaşamı boyunca olaylar içinde deneyim kazanır, acılar içinden geçerek pişer. Öylesine insancıldır ki pek az bulunan kan grubu sıfır negatif olduğundan, 70'e yakın hastaya kan vermiştir. Bunu yaparken dinsel ve etnik ayrım yapmayı aklının ucundan bile geçirmemiştir ki, Samandağlı Hıristiyanlar'dan Kasım Berigel'in eşi kan kaybından ölmek üzereyken ona hayat vermiştir.

İnsancıllığının yanında haksızlığa karşı amansız bir mücadele de yürüten aşık, birçok olayın üzerine şiirleriyle gittiği gibi, Sabah gazatesinin muhabiri olarak konuları basına aktarıp kamuoyu yaratmıştır. Yaşamda böylesine atak, mücadeleci ve gezgin bir kişilik sergileyen Aşık Abdullah İnalöz, şiirlerinin hiçbir yerde yayınlanmasına izin vermemiştir. Yüzlerce şiir yazar aşık, bunları bir kitap halinde yayınlamayı düşünmektedir

YAYLADAĞI

Samandağı'ndan örnek alsın böyükler
Ötmez gayrı yalan öten düdükler
Virajlı yollar yüksek gedikler
Neden düz bir yolu yoktur ilçemin?

Ne fabrikası var ne bir üniversitesi
Bağırsa çağırsa duyulmaz sesi
İlçem ilçelerin sondan birisi
Elinden tutanı yoktur ilçemin.

Var paşası var genel müdürü var valisi
Niye el uzutmaz bunun birisi
İlçem ilçelerin sondan birisi
Elinden tutan yoktur ilçemin.

Ben de bu ilçenin bir neferiyim
Doğru söylerim ondan geriyim
Derdini bakana açan biriyim
En büyük derdi yoldur ilçemin